ENSTİTÜMÜZDE “LOZAN’IN 100. YILINDA BATI TRAKYA TÜRKLERİ” KONULU ÇEVRİMİÇİ PANEL GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Enstitümüzde, Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı ve Balkan Siyaseti ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Hüseyinoğlu ve Yeditepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Gizem Alioğlu Çakmak’ın panelist olarak yer aldığı “LOZAN’IN 100. YILINDA BATI TRAKYA TÜRKLERİ” başlıklı çevrimiçi panel gerçekleştirildi. Doç. Dr. Ali Hüseyinoğlu’nun araştırma alanları insan hakları, azınlıklar, Türk-Yunan İlişkileri, Batı Trakya Türkleri, Avrupa’daki Türkler ve Müslümanlar ve İslamofobi’dir. Birçok makale ve derleme kitapta bölüm yazarlığı bulunan Doç. Dr. Gizem Alioğlu Çakmak’ın araştırma ve ilgi alanları arasında Türk-Yunan ilişkileri, Avrupalılaşma, Güneydoğu Avrupa ve azınlıklar yer almaktadır. Türk Dış Politikası, Türk-Yunan ilişkileri ve Balkanlarda Siyaset ve Toplum derslerini vermektedir.

Önemli bir katılımın sağlandığı panel Balkan Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. İbrahim Kelağa Ahmet’in açılış konuşması ile başladı. Panelin dinleyicileri arasında Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yüksel Topaloğlu, Galatasaray Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sezai Enis Tulça, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Zuhal Mert Uzuner, Trakya Üniversitesi öğretim üyeleri ile öğrencilerinin yanı sıra farklı şehirlerden katılımcılar da yer aldı.

“Lozan’dan Günümüze Batı Trakya Türklerinin Temel Meseleleri” başlıklı sunumuyla konuşmasına başlayan Doç. Dr. Ali Hüseyinoğlu ilk olarak Batı Trakya’daki Müslüman Türk Azınlığın kısa bir tarihçesine, temel özelliklerine, önemli tarihlere ve kişilere, dönüm noktalarına değinerek tarihsel arka planı anlattı. Ardından özellikle 1990’lar sonrası Batı Trakya Türk Azınlığının varlığının devamını sağlayan temel hususlardan eğitim, kimlik, dini özgürlükler, dinsel ve kültürel haklara değindi.

“Batı Trakya Türkleri 1923’ten günümüze her daim Yunanistan’da resmi azınlık statüsüne sahip tek azınlık topluluğu. Yani bugün siz Yunanistan’da azınlık toplumu kimdir dediğinizde bu geçmişte de böyleydi, bugün de böyle, herkes Batı Trakya Türklerini gösteriyor. Çünkü resmi azınlık statüsü Batı Trakya Türklerinin 1923 Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra kazandıkları bir statü”dür diyen Hüseyinoğlu, Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesinde temel iki demografik unsurun Türklerin ve Yunanlıların olduğunu belirtti. 2021 yılında gerçekleşen son nüfus sayımına göre İskeçe, Rodop ve Meriç illerinde toplam nüfusun 346.209 olarak kaydedildiğini belirten Hüseyinoğlu bu rakam içerisinde yaklaşık 140.000 ile 150.000 Türkün olduğunu söyledi. Doç Dr. Ali Hüseyinoğlu, özellikle 1990’lar sonrası Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler, AGİT gibi uluslararası kuruluşlarda, insan hakları ve azınlık hakları bağlamında, Batı Trakya Türkleriyle ilgili meselelerde birçok yerde Batı Trakya Türklerinin temsiliyetinin arttığını söyledi.

“Lozan Barış Antlaşması, Batı Trakya Türklerinin haklarına spesifik olarak değinen ilk ve en temel uluslararası antlaşma. Fakat şunun altını çizmek istiyorum, Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra birçok ikili veya çoklu anlaşma Yunanistan tarafından imzalandı, onaylandı veya onaylanmadı veya Yunanistan prensipleri kabul etti fakat bunların üzerine çok ciddi manada çıkamadı” diyen Hüseyinoğlu, 1936-1939 arası Yunanistan’da Metaksas dikta yönetiminde Yunan dilinin Türk okullarında yaygınlaştırmaya çalışıldığından bahsetti.

Yine Metaksas döneminde 1936 yılında tüm Kuzey Yunanistan’da komünizm tehdidine karşı askeri ve yasak bölge uygulamasının faaliyete geçtiğini söyleyen Hüseyinoğlu, bu uygulama 1974 yılına kadar büyük oranda tüm Kuzey Yunanistan’da kaldırılmış olsa da Batı Trakya’da 1990’lara kadar uygulanmaya devam ettiğinin altını çizdi ve bunun da bu coğrafyadaki Türkler üzerindeki baskıyı ve kontrolü arttırdığını ifade etti.

1950’lili yıllarda Türk-Yunan ilişkilerinde tıpkı Atatürk-Venizelos dönemindeki gibi olumlu bir ortam yaşandığını belirten Doç. Dr. Ali Hüseyinoğlu Batı Trakya’da ilk kez vakıf heyetleri seçiminin gerçekleştiğini, Batı Trakya’da iki dilli eğitim veren ilk ortaokul ve lisenin, Celal Bayar Lisesi’nin açıldığını da ekledi. Ayrıca 1954 yılında Papagos kanunu ile Yunan devletinin resmi politikasında önemli bir değişiklik yaşandığının altını çizen Doç. Dr. Ali Hüseyinoğlu, Batı Trakya Türk Azınlığına ait tüm kurum ve kuruluşlardaki Müslüman ifadesinin Türk ifadesi ile değiştirildiğini ifade etti.

Ancak 6-7 Eylül olayları ve 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası Batı Trakya Türklerinin oldukça olumsuz bir şekilde etkilendiğini ifade eden Hüseyinoğlu, 1990’lara kadar sürecek olan baskı ve sindirme politikalarının başladığını söyledi. “Mesela artık Batı Trakya ifadesi yerine daha çok Trakya ifadesi kullanılmaya başlanıyor. Türk Azınlık kavramı bir daha asla kullanılmıyor. Resmi makamlarda Azınlık, Müslüman Azınlık oluyor ve Türk kimliğinden bağımsız bir Pomak kimliği inşa etme çalışmaları başlıyor” diyen Hüseyinoğlu buradaki amacın aslında uzun vadede Batı Trakya Türklerini göçe zorlamak, bölgedeki demografik yapıyı Yunanlılar lehine çevirmek olduğunu belirtti. Doç. Dr. Ali Hüseyinoğlu, özellikle 1970’li ve 1980’li yıllarda araç ehliyeti alımından ev tadilatı izni gibi temel haklardan dahi yararlanamayan Batı Trakya Türk Azınlığına yönelik Yunan devletinin politikasında 1991 yılında yeni bir politikanın hayata geçtiğini söyledi.

Hüseyinoğlu son olarak özellikle 1990’ların ikinci yarısından itibaren Batı Trakya Türk Azınlığının okullaşma oranlarında muazzam bir artış yaşanmaya başladığını, gençlerin artık çok daha iyi Yunanca öğrendiklerini söyledi. Ancak ilköğretim seviyesinde Azınlık okullarında okuyan öğrenci sayısının her geçen gün azaldığını ve birçok Azınlık ilkokulunun kapandığını belirten Doç Dr. Ali Hüseyinoğlu, günümüzde maalesef Azınlığın kendi müftülerini seçme, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen derneklerinde Türk ismini kullanamama gibi sorunların var olduğunu söyleyerek sözlerini tamamladı.

Doç. Dr. Gizem Alioğlu Çakmak “Yunanistan’ın Avrupalılaşma Süreci ve Batı Trakya Türkleri” başlıklı sunumuyla Yunanistan’ın 1981 yılında Avrupa Birliği (AB) üyesi olmasıyla birlikte Batı Trakya Türkleri üzerindeki yansımasını değerlendirdi. Alioğlu Çakmak, Yunanistan AB’ye üye olduğu dönemde bugün AB’ye aday ülkeler için sunulan siyasi kriterlerin yer almadığını belirterek anılan yapının daha ziyade bir ekonomik topluluk olduğunu söyledi.

“Avrupa Birliği’nin Batı Trakya Türkleri üzerindeki etkisine bakarsak, bunu birkaç farklı yoldan inceleyebiliriz. Bir tanesi Avrupalılaşma, Avrupa değerlerinin benimsenmesi ve buna uygun olarak Yunanistan’ın içerisinde yapılan reformlar. İkincisi de Avrupalılaşma ve Avrupa Birliği’nin aslında doksanların ikinci yarısında Türk Yunan ilişkilerinde son derece yapıcı bir rol oynaması” şeklinde konuşan Alioğlu Çakmak, özellikle 1999 depremleri sonrası Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin olumlu seyrinden bahsetti.

Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile birlikte tüm dünyada olduğu gibi Avrupa’da da eş zamanlı olarak azınlık haklarının korunmasına yönelik eğilimin giderek arttığını ve geliştiğini ifade eden Doç. Dr. Gizem Alioğlu Çakmak, Yunanistan’da da 1990’ların ikinci yarısından itibaren Batı Trakya Türk Azınlığının kimi haklarında iyileştirmelerin yaşandığını söyledi.

AB’nin 1999 Helsinki Zirvesi’nde dönemin Yunanistan Başbakanı Simitis’in Türkiye’nin AB adaylığına ilişkin Yunanistan’ın vetosunu kaldırmasıyla birlikte aslında Yunanistan’ın Türkiye ile ilgili sorunları AB’ye taşıyarak, kendi partisi içiresindeki geleneksel kanatla da mücadele ederek, bir nevi Yunan dış politikasında Avrupalılaşmayı başarıyor diyen Alioğlu Çakmak, Yunanistan’ın aynı zamanda ülke olarak uluslararası imajını da düzeltmeye çalıştığını ekledi.
Batı Trakya özelinde Avrupa Konseyi baskısıyla Yunanistan’ın 19. Maddeyi kaldırdığını söyleyen Doç. Dr. Gizem Alioğlu Çakmak, yasanın 1998 yılından itibaren yürürlükten kalkmış olmasına rağmen bu madde nedeniyle Yunan vatandaşlığını kaybeden yaklaşık 60.000 Batı Trakya Türkünün halen Yunan vatandaşlığını geri alamadıklarını ekledi. Normalde mağdurların otomatik olarak vatandaş olması beklenirken Yunanistan’ın bu konuda çok net bir duruşu olduğunu ifade eden Alioğlu Çakmak, sadece bireysel başvuru yapılmasını kabul ettiğini ve bunun da çok maliyetli ve uzun süren bürokratik bir işlem olduğunu da belirtti.

“Türk Yunan ilişkileri tarihine baktığımız zaman kısa süreli dostluk dönemlerinde azınlıkların nefes alabildiği, ilişkilerin gergin olduğu dönemde baskıların yoğunlaştığı görülmektedir” diyen Doç. Dr. Gizem Alioğlu Çakmak, Batı Trakya Türk Azınlığının hak arama mücadelesinin özellikle 1990’lı yıllarda çok yoğun olduğuna değindi. Ayrıca 1999 sonrası Türkiye ve Yunanistan arasında sivil toplum kuruluşlarının iki ülke ilişkilerinde giderek önem kazandığını ve ilişkilerin iyileştirilmesi yönünde etkili olduklarını da ekledi.

Yaklaşık iki saat süren panel, dinleyicilerin Doç. Dr. Ali Hüseyinoğlu ve Doç. Dr. Gizem Alioğlu Çakmak’a sorular yöneltmesinin ardından sona erdi.
Ek Resimler
Bu içerik 26.05.2023 tarihinde yayınlandı ve toplam 128 kez okundu.