S
TRAKYA ÜNİVERSİTELER BİRLİĞİ ETKİNLİKLERİ KAPSAMINDA ÜNİVERSİTEMİZ EV SAHİPLİĞİNDE ENSTİTÜMÜZ TARAFINDAN “BALKANLAR’DA ANA DİLİ OLARAK TÜRKÇE EĞİTİMİ: GÜNCEL DURUM VE SORUNLAR” KONULU PANEL GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Trakya Üniversiteler Birliği etkinlikleri kapsamında Balkan Araştırma Enstitüsü ev sahipliğinde 30 Mayıs 2024 tarihinde Eczacılık Fakültesi Gazi Mustafa Kemal Atatürk Konferans Salonunda “Balkanlar’da Ana Dili Olarak Türkçe Eğitimi: Güncel Durum ve Sorunlar” konulu bir panel gerçekleştirildi. Konuşmacıların Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesinden Prof. Dr. Yavuz Kartallıoğlu, Kuzey Makedonya, Üsküp Aziz Kiril ve Metodiy Üniversitesinden Prof. Dr. Osman Emin, Bulgaristan Plovdiv (Filibe) Paisiy Hilendarski Üniversitesinden Doç. Dr. Harun Bekir, Yunanistan’dan Batı Trakya Eğitim ve Kültür Şirketi BAKEŞ Genel Müdürü Dr. Pervin Hayrullah’ın olduğu panelin moderatörlüğünü Balkan Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Ali Hüseyinoğlu ve sunuculuğunu ise Edebiyat Fakültesi Balkan Dilleri ve Edebiyatları Bölümünden Arş. Gör. Ece Dillioğlu yaptı. Panele Trakya Üniversitesi, Rektör Yardımcısı Prof. Ahmet Hamdi Zafer, Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yüksel Topaloğlu, Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gülay Şeren, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Levent Doğan, Dış İlişkiler Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Rıfat Gürgendereli, Roman Dili ve Kültürü Araştırmaları Enstitüsü Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Muhammed Tağ, İ.İ.B.F. Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sibel Turan, Dış Paydaşlarımızdan Rumeli Edirne Kültür ve Folklor Derneği Başkanı Ahmet Dörtler, Üniversitemizin farklı fakülte ve yüksekokullarından çok sayıda öğretim üyesi ve öğrenci katıldı. Rektörümüz Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Üniversitemize yapılan resmi ziyaretler nedeniyle panelin son bölümüne katılarak panelistlere katılım belgelerini verdi ve kapanış konuşmasını gerçekleştirdi.
Panel, Balkan Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. İbrahim Kelağa Ahmet’in açılış konuşması, Üniversitemiz Rektör Yardımcısı Prof. Ahmet Hamdi Zafer’in ana dilinin önemine vurgu yapan selamlama konuşması ve panelistlerin özgeçmişlerinin okunarak sırasıyla kürsüye davet edilmelerinin ardından başladı.
İlk panelist Prof. Dr. Yavuz Kartallıoğlu “Cumhuriyetin 101. Yılında Balkanlar’da Türkçe Öğretimi” konulu konuşmasının ilk bölümünde Türkiye Cumhuriyeti’nin Türkçe öğretimini dünyaya yayma faaliyetlerinden bahsetti. 1999-2010 yılları arasında Türkiye Türkçesinin dünyaya yayılması için TİKA’nın ilk Türkoloji faaliyetlerini dünya haritası üzerinde göstererek bu faaliyetlerin bahse konu yıllarda yüz yüze eğitim yöntemiyle Hindistan, Çin, Moğolistan, Afganistan, Belarus, Ukrayna, Suriye, Estonya, Letonya, Arnavutluk, Bosna Hersek, Slovakya ve Kosova’da gerçekleştirildiğini ifade etti. Devamında harita üzerinde dünyanın her köşesini içine alacak bir yaygınlıkta Yunus Emre Enstitüsü ve Maarif Vakfı ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yüz yüze Türkçe öğretiminin yürütüldüğü ülkeleri gösterdi ve konuşmasının devamında Balkanlar’daki Türkçe faaliyetlerine odaklandı. İlk olarak Kosova’dan başlayarak Kosova’da mevcut resmî dillerden biri olan Türkçe ile eğitim almanın mümkün olduğunu, ülkedeki Türk nüfusun yoğunlukta olduğu bölgelerdeki ilk ve orta dereceli okullarda ana dilinde (Türkçe) eğitimin mevcut olduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin de bu okullarda eğitim veren öğretmenlere çeşitli destekler verdiğini ve Kosova Üniversitelerindeki Türkoloji Bölümlerinde Türkçe öğretmeni yetiştirildiğini belirtti.
Prof. Dr. Yavuz Kartallıoğlu, konuşmasının devamında Kuzey Makedonya’da Türkçe öğretimine kısaca değindi ve ülkedeki Türk nüfus için Türkçenin, kabul edilen azınlık dillerinden biri olduğunu ve ana dilinde eğitim almak isteyen Türklerin ülkenin farklı bölgelerinde Türkçe eğitim veren okullarda eğitimlerini Türkçe alabildiğini ve Yunus Emre Enstitüsünün Üsküp Kültür Merkezi vasıtasıyla ülke geneli için çevrimiçi ve fiziki ortamda Türkçe dersler verdiğini ve birden fazla üniversitedeki Türkoloji bölümlerinde Türkçe öğretmeni yetiştirildiğini ifade etti. Bosna Hersek ile ilgili olarak ise Yunus Emre Enstitüsünün Bosna Hersek Eğitim Bakanlıkları ile yapmış olduğu protokoller neticesinde 2011 yılından beri Türkçenin okullarda 2. ve 3. yabancı dil olarak tercih edilip öğrenilebildiğini, Bosna Hersek eğitim bakanlıkları tarafından Bosna vatandaşı öğretmenlerin okullara görevlendirilmesinin, Bosna Hersek’te bulunan 5 Türkoloji Bölümü mezunları için de iş imkânı yarattığını belirtti. Prof. Dr. Kartallıoğlu Karadağ Eğitim Bakanlığının 2007 yılında yapmış olduğu düzenleme neticesinde Türkçenin lise düzeyinde 2. yabancı dil olarak öğretilmesinin önünün açıldığını ve günümüzde iki lisede Türkçenin 2. yabancı dil olarak öğretildiğini vurguladı. Türkiye ve Arnavutluk hükümetleri arasında imzalanan mutabakat metni çerçevesinde Türkçenin 2. yabancı dil olarak Arnavutluk’ta öğretilebildiği bilgisini veren Prof. Dr. Kartallıoğlu Arnavutluk’un içerisinde bulunduğu bazı siyasi sorunlar sebebiyle Türkçenin yaygınlaşmasının önüne ciddi engeller çıkabildiğini, üç lisede Türkçenin 2. yabancı dil olarak öğretildiğini vurguladı ve ülkede, Türkoloji bölümünün bağımsız bir kürsü şeklinde mevcut olmamakla beraber doğu dilleri bölümü içerisinde bir kürsüde varlığını sürdürdüğünü belirtti.
Prof. Dr. Yavuz Kartallıoğlu Sırbistan’da Türkçe öğretimi ile ilgili verdiği bilgide Türkiye ile Sırbistan arasında eğitim anlaşması imzalanmadığı için Türkçenin henüz 2. veya 3. yabancı dil olarak seçilemediğini, dil bölümü olan bir lisede Türkçenin kredisiz olarak okutulduğunu Yunus Emre Enstitüsü aracılığıyla fiziki ve çevrimiçi ortamda Türkçe öğretildiğini ve Belgrad Üniversitesi Türkoloji Bölümünde Türkçe öğretmeni yetiştirildiğini ifade etti. Romanya’da ise bu yıl başlayan proje ile ülke genelinde Türkçenin 2. yabancı dil olarak tercih edilebildiğini Yunus Emre Enstitüsünün iki merkezi ile ülkede hem fiziki ortamda hem de çevrimiçi ortamda Türkçe öğrettiğini ve Romanya’da Köstence Ovidius Üniversitesi Türkoloji kürsüsünde Türkçe öğretmeni yetiştirildiğini, Hırvatistan’da Yunus Emre Enstitüsünün Zagreb merkezi ile ülkede hem fiziki ortamda hem de çevrimiçi ortamda Türkçe öğrettiğini, Zagreb Üniversitesi Türkoloji kürsüsünde Türkçe öğretmeni yetiştirildiğini belirtti. Moldova’da ise Komrat’ta Türkçe öğretiminin Gagavuz akademisyenler ve MEB tarafından gönderilen akademisyenler tarafından sürdürüldüğü bilgisini paylaştı ve konuşmasının son bölümünde Balkanlar’da Türkçe öğretimi alanında karşılaşılan sorunlara değindi ve çözüm önerilerini dile getirdi.
Panelin ikinci konuşmacısı Prof. Dr. Osman Emin “Kuzey Makedonya’da Ana Dili Olarak Türkçe Eğitiminin Gelişimi ve Güncel Durumu” konulu konuşmasının ilk bölümünde Balkan Savaşları’na kadar olan dönemde yani bölge henüz Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde iken bölgede Türkçe eğitiminin birinci kademe okulları olarak okuma yazma eğitiminin yanı sıra İslam dininin esaslarının öğretildiği sıbyan mekteplerinde verildiğini ve 1885 yılından itibaren ise iptidai mekteplerinin açılmaya başladığını ifade etti. Balkan Savaşları’nın yaşanmasının ardından Türkçe eğitimin tamamen durduğunu, savaştan sonra Türk okulları kapatıldığı için Türk öğrencilerin Krallık Yugoslavya’sının açtığı Sırp okullarına gitmeye zorlandığını bu okulların küçük bir kısmında Türkçe olarak sadece haftada iki saat din dersinin okutulmasına izin verildiğini, itirazların artması üzerine 1928-1929 eğitim yılında okullarda Sırpça ve Türkçe olmak üzere iki dilde eğitime başlandığını ancak bu uygulamanın yaygınlık kazanamadığını belirtti.
Prof. Dr. Osman Emin Kuzey Makedonya’da Türklerin, 21 Aralık 1944'te kendi dillerinde eğitim hakkı kazandığını, 26 Aralık'ta ise Türkçe eğitim veren Tefeyyüz İlköğretim Okulunun kurulduğunu ancak Türkçe öğretmeni sıkıntısı çekildiğini ve çözüm olarak 1945 yılında pedagoji kursları açıldığını ve 1949'da Türk öğrenci sayısının önceleri 3 bin 600 iken büyük bir artışla 12 bine çıktığını vurguladı.
Prof. Dr. Osman Emin konuşmasının Kuzey Makedonya’da Türkçe eğitiminin güncel durumu ile ilgili bölümünde çok kültürlü bir devlet olarak Kuzey Makedonya’da ana dilini öğrenme hakkının anayasal güvence altında olduğunu vurguladı ve ana dili olarak Türkçe eğitim gören öğrenci sayıları ile ilgili verileri paylaştı. Buna göre Kuzey Makedonya Devlet İstatistik Kurumu’nun verilerine göre 2021-2022 eğitim yılında 62 ilkokulda 390 sınıfta toplam 6 bin 603 öğrenci Türkçe eğitim gördü. 2021-2022 eğitim yılında 13 lisede 88 sınıfta toplam bin 414 öğrenci Türkçe eğitim gördü.
Kuzey Makedonya’da 2022-2023 eğitim öğretim yılında toplam 63 ilkokulda (424 sınıf) Türkçe eğitim yapıldı ve toplam 6949 öğrenci Türkçe eğitim gördü ve Türkçe eğitimde 785 öğretmen görev yaptı. 2022-2023 eğitim öğretim yılında toplam 13 lisede (93 sınıf) Türkçe eğitim verildi. Bu süreçte 1402 öğrenci Türkçe eğitim görürken, Türkçe eğitimde toplam 197 öğretmen görev aldı. Prof. Dr. Osman Emin’in verdiği bilgiye göre Türk toplumuna mensup çocukların eğitim gördüğü ilkokulların büyük bir bölümünde Türkçe öğretim diliyle düzenli eğitim görülmektedir. Türk öğrencilerin sayısı 9.840 olup, bunların 7.263’ü Türkçe öğretim dilinde eğitim görmektedir. Türkçe eğitim, yurt içinde 40 okulda birinci sınıftan dokuzuncu sınıfa kadar toplam 27 Belediyede, 15 okulda ise sadece birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar yapılmaktadır.
Prof. Dr. Osman Emin, Kuzey Makedonya’da Türkçe öğretimi açısından yeni bir gelişmenin de eğitim dili Türkçe olan okulların dışında Türk Dili ve Kültürü dersinin seçmeli ders olarak okutulacak olması olduğunu ifade ederek Kuzey Makedonya Eğitim ve Bilim Bakanlığı, Eğitimi Geliştirme Bürosu tarafından 2019-2020 eğitim yılından itibaren Türk Dili ve Kültürü dersinin eğitim müfredatına seçmeli ders olarak eklendiği bilgisini paylaştı ve konuşmasını Türkçe ders programındaki yeni konseptten söz ederek tamamladı.
Panelin üçüncü konuşmacısı Doç. Dr. Harun Bekir, Bulgaristan’da Demokrasiye Geçiş Sürecinde Türkçe Öğretimi konulu konuşmasının giriş bölümünde Bulgaristan’da en büyük azınlığı Türklerin oluşturduğunu, Bulgarcadan sonra ülkede en çok konuşulan dilin de Türkçe olduğunu, ülke birden çok dili barındıran topraklar üzerinde olduğu için, dil planlamasının ülkenin önemli açık veya gizli gündemlerinden birisi olduğunu, tarihi süreç içinde çeşitli mücadeleler, dönüşümler, değişimler sonrasında Bulgaristan’daki Türkçeye yönelik dil politikalarıyla ilgili farklı yaklaşım örneklerini görmenin mümkün olduğunu ifade etti ve 2021 Nüfus Sayımı sonuçlarına göre, ülkedeki nüfusun % 8,7’nin (514 386 kişi) ana dilinin Türkçe olduğunun tespit edildiği bilgisini verdi.
Doç. Dr. Harun Bekir, tarihi süreçte Bulgaristan’da Türkçeye yönelik farklı yaklaşım örnekleri görmenin mümkün olduğunu, günümüz açısından değerlendirildiğinde Bulgaristan’ın, dil politikaları sınıflandırılmasında homojen kategoriye girebilecek bir örnek olarak karşımıza çıktığını çünkü Bulgarcanın tüm resmi kurumlarda kullanılma zorunluluğu bulunduğunu ve sosyal hayatta da baskın dil olduğunu belirtti. Doç. Dr. Harun Bekir, 1950’li yıllarda Türkçenin kullanılmasının teşvik edildiğini, 1960’lı yıllarda baskıcı politikalar başladığını, tek dil yaklaşımlarının benimsendiğini, yetmişli yıllarda başlayan ve seksenli yılların sonuna kadar takip edilen tek dilli yaklaşım sonucu Türk diline bir problem olarak yaklaşıldığını, demokratik sisteme entegre olma çabaları sırasında ise ana dili olarak Türkçe öğretimine bir hak olarak yaklaşılmasının benimsendiğini ifade etti.
Doç. Dr. Harun Bekir konuşmasının devamında “Bulgaristan Eğitim Sisteminde Demokrasiye Geçiş Sonrasında Türkçenin Ana Dili Olarak Öğretimi” konusuna değinerek 1989 yılında komünist rejimin yıkılmasıyla birlikte demokrasiye geçiş sürecine girildiğini bu geçişin, ülkenin tüm alanlarında önemli değişiklikleri beraberinde getirdiğini, bu süreçte yapılan yasal düzenlemelerle ülkedeki Türk nüfusunun azınlık statüsünde kabul edilmese de etnik, dilsel ve dinsel gruplara mensup kişilerin insan haklarının tanındığını, eğitim alanında da önemli reformlar yapıldığını ve bu reformların, Türkçenin ana dili olarak öğretimini de etkilediğini vurguladı ve 1991 yılında kabul edilen yeni anayasanın 36. maddesine göre “Ana dili Bulgarca olmayan vatandaşların, Bulgarcayı zorunlu olarak öğrenmelerinin yanı sıra, kendi ana dilini de öğrenme ve kullanma hakkına sahip” olduğu bilgisini verdi.
Doç. Dr. Harun Bekir 90’lı yıllardan günümüze kadar Türkçenin ana dili olarak öğretiminin dört aşamadan geçtiğini ve sırasıyla: a) 1991-1992 öğretim yılının ikinci dönemi ile 1992-1993 öğretim yılını kapsayan birinci aşamada ana dili olarak Türkçenin seçmeli ders olarak haftada 3 saat olarak okutulması için düzenleme yapıldığını, b) 1993-2001 yıllarını içine alan ikinci aşamanın I-VIII. sınıfları kapsadığını, her öğrencinin okul müdürüne velisi tarafından imzalanmış bir dilekçe sunduğunu, bu dilekçenin okulunu bitirene kadar geçerli olduğunu, Türkçenin haftada 4 saat olarak okutulduğunu, dersin açılabilmesi için asgari 14 kişilik bir öğrenci grubunun bulunmasının şart olduğunu ve Türkçe dersi öğrenci sayısının bu dönemde 90 bin olduğunu, c) 2001-2015 yıllarını kapsayana üçüncü aşamada Türkçenin yine seçmeli dersler arasında yer aldığını, velilerin, her ders yılının sonunda bir başvuru dilekçesiyle bir sonraki ders yılında öğrencinin göreceği seçmeli dersleri tercih ettiğini ve dersin açılması için asgari 13 öğrencinin bulunması gerektiğini, d) 2015 yılından günümüze kadar olan dördüncü aşamada ise Türkçenin yine seçmeli ders olarak I.-XII. sınıfları kapsadığını belirtti.
Doç. Dr. Harun Bekir son olarak Türkçe dersinin yıllar içinde tercih durumuyla ilgili istatistiki verileri paylaştı ve verdiği bilgiye göre I.-XII sınıfları kapsayacak şekilde 2008-2009 eğitim yılında ana dili olarak Türkçe okuyan öğrenci sayısı 14.330 iken 2012-2013 öğretim yılında bu sayı 9282’ye düşmüştür. 2018-2019 öğretim yılında ise öğrenci sayısı 6311’e gerilemiştir. 2022-2023 eğitim yılında ise Bulgaristan genelinde 66 okulda toplamda sadece 3408 öğrenci seçmeli Türkçe dersi okumuştur.
Türkçe dersinin seçiminde uygulama konusunda bilgi veren Doç. Dr. Harun Bekir, Bulgar eğitmenlerin, evde konuşulan Türkçenin yeterli olduğunu; çocuğun kendi sosyal ortamında ana dilini “kendiliğinden” öğrenebileceğini; öğrencilerin daha az başarılı oldukları zorunlu bir ders ya da bir batı dilinin seçiminin onların eğitimleri için daha önemli ve doğru olduğunu söyleyerek velileri tercih yapmaya yönelttiklerini bu yanlış yönlendirmeler sonucunda Bulgaristan örgün eğitimindeki Türkçe derslerine olan talebin gün geçtikçe azaldığını ve bu durumun Türkçenin gramer temelli öğrenilmemesi sonucunu doğurduğunu ve Türkçenin seçmeli ders olarak tercih edilmesi konusunda velilerin daha duyarlı davranması ve bilinçlendirilmeleri gerektiğinin önemini vurguladı.
Panelin son konuşmacısı Dr. Pervin Hayrullah, “Batı Trakya’daki Türk Azınlık Okullarında Türkçe Eğitiminin Dünü ve Bugünü” konulu sunumuna, son konuşmacı olması nedeniyle panelistleri dinlediğini ve Yunanistan’ın bir bölgesi olan Batı Trakya’nın siyasi yaklaşımlar bakımından en çok Bulgaristan’a benzediğini ancak Batı Trakya’nın, Türklerin yaşadığı diğer bölgelerden farklı olduğunu vurgulayarak başladı. Devamında Batı Trakya’nın 1923 Lozan Barış Antlaşması ile Yunanistan’a emanet edilen bir bölge olduğunu, Batı Trakya Türklerinin de Lozan bağlamında Türkiye’nin garantörlüğünde eğitim alanında ve bunun yanı sıra kültürel ve dini özerkliğe sahip olduğunu ifade etti.
Dr. Pervin Hayrullah daha sonra kısaca Batı Trakya’nın coğrafi konumu hakkında bilgi verdi ve Yunanistan’ın 2011 yılında vermiş olduğu rakamlara göre bölgede 140-145 bin Türkün yaşadığını ve Batı Trakya’daki Türklerin en önemli sorunlarından birinin etnik tanımlama sorunu olduğunu ve eğitimin de bununla birlikte iç içe bir problem olduğunu söyledi. Dr. Pervin Hayrullah Batı Trakya’da Türklerin beş- altı probleminin söz konusu olduğunu ve bunların birbiriyle ilişkili temel problemler olduğunu ifade ederek bunların yukarıda sözünü ettiği etnik tanımlama ve eğitim dışında dernekleşme özgürlüğü, dinsel özgürlük, vakıflar, müftülükler şeklinde sıralandığını ancak kendisinin kısaca eğitim sorununu özetleyeceğini belirtti. Batı Trakya’da günümüzde iki dilli eğitim veren 90 ilkokulun bulunduğunu bu arada Yunanistan’ın yasal olarak buna hakkı olmamasına rağmen 96 okulun ise süreç içinde kapatıldığını oysa 1960’lı yıllarda Batı Trakya Türklerinin 307 azınlık ilkokulunun bulunduğunu söyledi. 2010 yılından sonra ekonomik kriz bahane edilerek öğrenci sayısı dokuzun altına düşen okulların kapatılmaya başladığını ifade etti. Okul kapatmalarla ilgili gerekçelerin gerçekçi olmadığını Batı Trakya Türklerinin İstanbul Rumları ile mütekabiliyet esasına göre Yunanistan’a emanet edilmiş bir azınlık olduğunu, İstanbul Rumlarının sayıları çok az olmasına rağmen, bazılarının öğrencisi olmasa da 19 aktif Rum azınlık okulunun bulunduğunu belirtti.
Dr. Pervin Hayrullah paylaştığı görselde yıllara göre Türk azınlık okullarındaki öğrenci sayıları hakkında da bilgi verdi ve 1960’lı yıllarda öğrenci sayılarının bir ara 15 binleri bulduğunu ve okullaşma oranındaki bu artışta 1950 Kültür Protokolü sonrası Batı Trakya’dan Türkiye’deki öğretmen okullarına gönderilen öğrencilerin öğretmen olarak geri dönüşlerinin etkili olduğunu ve sonraki düşüşte de 1967-1974 yılları arasında Yunanistan’da iktidarda bulunan Albaylar Cuntasının Türk azınlığa ve öğretmenlere yönelik uygulamalarının ve o dönemin koşullarında zorunlu eğitim yasası henüz çıkmadığından mezun olmadan okulları terk olaylarının önem arz ettiğine dikkat çekti. Öğrenci sayılarının 2000 yılında 7046’ya gerilediğini ancak 2000-2020 döneminde azınlık okullarındaki öğrenci sayılarında dramatik bir düşüş yaşandığını ve 2022-2023 eğitim yılında öğrenci sayısının 3296’ya düştüğünü söyleyen Dr. Pervin Hayrullah bunun sebeplerini: 1) Ekonomik sebeplere bağlı göç, 2) Devlet okullarında sadece Yunanca verilen ve iki dilli azınlık okullarının dışında tutulan zorunlu ana okulu eğitimi konusundaki yönlendirme, 3) Ailelerin bilinçsizliği, 4) Konuya bütüncül bir şekilde yaklaşılamaması olarak sıraladı ve her bir başlıkla ilgili açıklamalarda bulundu. Azınlık okulu yerine devlet okuluna giden azınlık öğrencilerinin Türkçe eğitimden mahrum kaldığını ve bugün yavaş yavaş Türkçe eğitimin kaybolup Türk kültüründen uzaklaşarak kendince farklı bir jargon konuşan, Trakya Türkçesinden bile uzaklaşmış bir neslin yetiştiğini ve bunun ötesinde bir bilinç dönüşümünün sağlandığını, bunun karma evliliklerde görülmeye başlandığını ifade etti.
Dr. Pervin Hayrullah ana okullarıyla ilgili bir kişisel deneyimini de paylaştı ve azınlık için ana okuluna devam konusunda zorunlu uygulamaya geçilmeden önce yöneticisi olduğu kurum ile yani BAKEŞ ile özel bir ana okulu açmak için müracaat ettiklerini yazışmaların aylar sürdüğünü ve hiçbir cevap gelmediğini ve son olarak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilen sözlü yanıtta dilekçelerinin Dışişleri Bakanlığına gönderildiği ve cevap beklendiği yönünde bir yanıt verildiğini ve konunun sürüncemede kaldığını, 2018 yılında tekrar müracaat ettiklerini, cevap gelmediğini, 2021 yılında başvurularını yenilediklerini ve üç ay içinde cevap alamayınca hukuki süreci başlattıklarını ve son olarak 2024 yılı nisan ayında davanın ertelendiğini ve henüz görüşülemediğini söyledi. 2008 yılında bir özel azınlık ortaokulu açma girişimleri olduğunu ancak dilekçelerinin Eğitim Bölge Müdürlüğü tarafından reddedildiğini ve hali hazırda azınlık ortaokul ve liseleri olarak bilinen ve resmi olmayan adlarıyla Gümülcine Celal Bayar Ortaokulu ve Lisesi ile İskeçe Muzaffer Salihoğlu Ortaokulu ve Lisesinde Türkçe ve Yunanca olarak iki dilli eğitim verildiğini ancak Batı Trakya’da eğitimin en can alıcı sorununun Türkçeyi öğretecek öğretmenlerin niteliği ile ilgili olduğunu söyledi ve son olarak azınlık mensubu öğrencilerin sağlanan kontenjanla Yunan üniversitelerine girebildiklerini ancak mezuniyet oranlarına ilişkin verilere erişimlerinin olmadığını ifade etti ve azınlığın günümüzde yaşadığı pek çok sorunun Batı Trakya azınlığının Türk kimliğinin devlet nezdinde kabul görmemesinden kaynaklandığını belirterek sözlerine son verdi. Ardından soru cevap bölümüne geçildi.
Resmi protokol ziyaretleri nedeniyle panelin açılışına katılamayan Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu panelin son bölümüne iştirak ederek kapanış konuşmasını gerçekleştirdi. Rektörümüz panelistlere teşekkür etti ve kendilerini Trakya Üniversitesinde misafir etmekten dolayı büyük memnuniyet duyduklarını ifade ederek söze başladı ve Balkan ülkelerinden gelen öğrencilere Trakya Üniversitesinin kapılarını açtıklarını gelen öğrencileri ön lisans veya lisans programlarına mutlaka yerleştirdiklerini, Türkçesi yetersiz olanlar için DİLMER’in hizmet verdiğini, Üniversitemizde en çok uluslararası öğrencinin Bulgaristan’dan geldiğini, iki ülke arasındaki ilişkilerin olumlu seyrinin de bunda etkili olduğunu ifade etti. Üniversitemizin yüksek öğrenim anlamında Türkçeye hizmet ettiğini ve Balkan coğrafyasından Üniversitemize gelen Türk öğrencilerin bu sayede dillerini de ileri bir noktaya taşıdıklarını ve kültürlerini de muhafaza ettiklerini belirten Rektörümüz Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu Türkoloji alanına yönelik olarak Üniversitemizin yakın zaman önce Balkan Türkologlarının katılımıyla bir sempozyum gerçekleştirdiğini ve bu tür toplantıları Türkiye Maarif Vakfı ve Yunus Emre Enstitüsünün katkılarıyla geleneksel hale getirmeyi hedeflediklerini belirttikten sonra katılımcılara bir kez daha teşekkür ederek katılım belgelerini verdi ve panel sona erdi.
Ek Resimler
Bu içerik 28.06.2024 tarihinde yayınlandı ve toplam 118 kez okundu.